Tutunmaya Çalışmak

Tutunmaya Çalışmak, Köşe Yazısı

Tutunmaya Çalışmak

Bir rüzgâr eser alır götürür bir bitkinin bütün mevsim boyunca çalışma gayesini. Savurur uzaklara. Çoğu bir toprak bile bulamayacaktır tutunmak için. Bazıları ise bir kayanın bir çatlağına tutunup ağır ağır kök verecektir kayaların içlerine doğru. Bazıları daha da şanslıdır çünkü verimli bir toprağa düşmüştür yağmuru bekleyecektir kök salıp toprağa tutunmak için. Milyonlarca tohum dağılıp gitmiştir. Her biri farkı yönlere. Bir yere tutunmak ya da takılı kalmak da yeterli değildir bazen. Henüz yolculuk bitmemiştir. Rüzgâr alır götürür yeniden başka yerlere. Yağan yağmurlar sel olur kapılır sulara. Binlerce tohumdan sadece bir kaçı kendini güvenli bir yerde bulacaktır.  

Gün gelir geçer. Mevsimler tükenir. Cemreler düşer. Hava ve toprak ısınır. Yağmurlar düşer damla damla toprağın bağrına. Tohumlar uyanır ağır ağır. Önce kök verirler toprağa, sonra birer filiz verip yaprak yaprak büyümeye başlarlar. Artık ağır ağır ait olmaya başlarlar bulundukları yerlere. Henüz erkendir ama. Daha çok mevsim geçecek, daha çok çile çekilecektir. Günler geçtikçe yaprak sayısı artacaktır. Bazen günlerce yağmur yağacak, bazense günlerce yağmuru bekleyecektir. Ardından kurak ve sıcak yazlar gelecektir. Daha sıkı tutunacaktır toprağa. Kökleri daha da derinlere inecektir. Daha da bağlanacaktır bulunduğu yere.  

Alışacaktır elbet bulunduğu yere, iklime, mevsimlere. Yıllar geçtikçe oraya ait olacak daha fazla yer kaplayacaktır. Kuşlara yuva olacak o da çiçek açacak meyve verecektir. Sonra tohumları onun da savrulup gidecek başka bir diyarda başka hikâyeler başlayacaktır.  

Aslında her şey bir yola çıkmayla başlar. Sonra tutunursun bir yere. Kök salar, büyür gelişirsin. Geliştikçe kendini oraya ait hissedersin. Bir yere ait olmak böyle bir şeydir işte. 

Kendini bir yere ait hissedebilmek önemlidir. İnsan bir şehirde veya bir çevre de yıllarca yaşar da kendini oraya ait hissedemez bazen. Onu çağıran uzaklarda bir yer vardır. Kendini ait hissedeceği yeri henüz bulamamıştır. Bulduysa da ondan ayrı kalmıştır.  

Bir insan en çok insana tutunmak ister. Kendini ona ait hisseder. Çevrenin, şehirlerin önemi kaybolur birinde kendini bulunca. Sonra genişler yaşadığı çevre. Sokaklar aşina olur, ardından caddeler, mahalleler... Derken kendini o şehre ait hissetmeye başlar. Tanıdıklar çoğalır önce, sonra tanına mahalleler, alışveriş yapılan yerler, çalışılan işyeri ve arkadaşları... Tanıdıkça benimser insan daha da özümser. Pek çok şey yeniden anlam kazanır. Birçok şey hayatına girer, bir parçası olur yaşamın. Her şey daha da iyiye gider.  

Peki ya tutunamamışsan. Bir yere ya da bir kişiye ait olamamışsan. Hermann Hesse’nin “Bozkır Kurdu” isimli kitabının kahramanı tam olarak böyle biriydi sanırım. Bir yere ait olmayan hayatlar da savrulup duracaktır elbet tutunacak bir dal bulana kadar. Anlamsız gelecektir pek çok şey. Diğerlerine de onların yaşamı anlamsız gelecektir.  

Bir yere ve oranın insanlarına bağlanmışsan eğer. Oralardan ayrı kalmak zor gelecektir. Gurbeti yaşamaya başlayacaktır insan. Sıla hasreti vuracaktır baktığı her yerde. Anılar tazelenecektir oraları hatırlatan her şeyde. Bütün bunlar yaşanmamış olsa bunca hasret kokulu türküler olur muydu? Dilden dile dolaşır durur muydu? 

Aidiyet duygusu yerinde ve ölçülü olursa elbette güzel bir şey. Lakin öyle durumlar var ki fanatizme kaymış aidiyet hisleri ve bunun peşinde sürüklenip giden binlerce insan var. Spordan siyasete birçok nokta da bunun binlerce örneğini her gün görüyoruz. Belki de bazen bölerek, parçalayarak, ötekileştirerek yönetmek bizleri yönetenlere daha kolay geliyordur. Bu fanatizm onları besliyor ve büyütüyordur.  

Oysaki insan kendini güvende ve emniyette hissettiği yerde aidiyet duygusu gelişir. Bu insan, hayvan ve bir bitki içinde öyledir. 

Kendime hep su soruyu sorarım. Ben yaşadığım şehre ait miyim diye. Her defasında değişmeyen bir gerçek soğuk yüzünü gösterir. Bir anda yaşadığım şehirden uzaklara alır götürür beni. Sanki sen buraya aitsin der gibi. Bunca yıl yaşayıp da nasıl oraya ait olmaz ki insan. Yıllar önce de öyleydi. Şimdi de aynı. Aslında bunu Yıllar Sonra isimli kitabımda uzun bir şiirler de anlatmıştım. “Umudun iyi yakasında, misafir edasıyla” beklerken.   

31.10.2021

Hasan KARATAŞ

Tepkiniz Nedir?

like
2
dislike
0
love
1
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0